Gelenek ve göreneklere bağlı bir milletiz. Alışkanlıklarımız da bir türlü yakamızı bırakmıyor. Değişimle aramızın hoş olmadığı da doğrudur.
Ülkemizde artık gelenekselleşmiş mevsimlik tartışma konuları var. Dönüp dolaşıp aynı yere gelinir de ne olup bittiğini araştırmak için zahmete girmeyi düşünmez amacı üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek olanlar.
Eylüldeyiz. Okullar açılacak. Okul hazırlıkları başlayacak. Buraya kadar her şey normal. Değişmez gündemin tetikte bekleyen provokatörleri en kolay yolu seçip sosyal medyayı kaynatmaya başladılar bile.
“Müfredattan Atatürkçülük çıkarıldı, laiklik elden diyoruz.” tarzındaki suni gündem yine ülkeyi meşgul etmeye başladı.
Birkaç yıldır yeni bir tartışma daha eklendi bunların arasına; “Evrim teorisi müfredattan çıkarıldı.” Bununla ilgili cümle kuranlara sorsak nedir evrim teorisi diye iki cümle kuramazlar, bu kesin.
Aynı durum Atatürkçülük ve laiklik için de geçerli. Kavramların içini doldurmayı beceremeyenler ülke gündemini meşgul etmede oldukça mahirler. Atatürkçülük nedir, laiklik ne yana düşer diye sorsanız cevap almanız çok da mümkün değildir.
Birilerinin ortaya attığı söylentilere mecburen cevap vermek zorunda kalıyor bakanlık yetkilileri.
Bir kez olsun müfredata göz atma zahmetinde bulunmayanların ortaya attıkları her tartışma konusu artık biliniyor ki gerçekleri yansıtmaktan çok uzak.
Müfredattan ne Atatürkçülük konularının çıktığı var ne de evrim teorisi çıkarıldı. Yeni müfredatla her an muhatap olduğum için biliyorum ki günümüz şartlarına daha uygun, düşünmeyi, yorumlamayı ön plana çıkaran bir müfredat bekliyor öğrencileri.
Bütün derslerde Atatürkçülük ziyadesiyle işleniyor. “Atatürk unutturulmaya çalışılıyor.” gibi akla ziyan sözlerle zihinleri bulandıranların Atatürk’ten ne anladıklarını da artık çok iyi biliyoruz.
Terör örgütleriyle kol kola girerek ülkeyi kaosa sürüklemek için fırsat kollayanların Atatürk’ü de tam olarak anladıklarını düşünmek abesle iştigal olur.
En önemli mesele; okumak
Okumak, okutmak bizim asıl meselemiz olmalı. Müfredat gereği zaten derslerde işlenmesi gereken konular işlenir. Verilmesi gereken kazanımlar plan dahilinde uygulanır. Bizler asıl okumak üzerine yoğunlaşmalıyız.
Okuyan, yorum yapan, okuduğu ile hayatına yön veren gençlerin yetişmesi için her şeye yeni baştan başlamak gerekirse başlanmalı ve kitaplarla örülü bir dünyanın kapısından içeri gençleri davet etmeliyiz.
Kitaplarla öğrencileri buluşturmak herkesin görevi. Bütün müfredatlardan da ötedir bu okuma meselesi. Okuyan ve yorum gücünü geliştiren gençlerin suni tartışmalarla hem zihinlerini hem de memleketi meşgul etmeyecekleri de aşikârdır.
Gün gelip de öğrencilerin ellerinden tabletleri, telefonları bıraktırıp onları kitaplarla buluşturduğumuz zaman gelecek adına umutlu cümleler kurabiliriz. Bayat gündemlerle ülkeyi meşgul edenler biraz da okumak üzerine kafa yormaya başlarlarsa onların da biraz olsun ülkenin geleceğine dair iyi düşünceler beslediklerini hissedebiliriz.
Bu da bir umut olarak bir kenarda beklesin.
Mustafa UÇURUM / Milat Gazetesi
